Warhammer 40K-severlerin kadar bütün fantazyaseverlerin merak ettiği "yasaklı film" Damnatus'u ele geçirdim. Dünyada sayılı insanda bulunan bu güzide fan-film'i, siz Türk gençlerine de ulaştırmak da benim görevim artık.
Torrent olarak yardıralles:
http://dl.dropbox.com/u/574877/Damnatus.torrent
(İndirdikten sonra bi kaç gün seed etmeniz ricâ olunur. Benim bandwidth'im de bi yere kadar lan.)
Film hakkında daza fazla bilgi için (bkz: damnatus)
Not büdüt: Gündüz/akşam saatlerinde torrent'i seed etmem zor biraz. Ama her gece seed'imiz mevcuttur. Ona göre şeyapın.
twitting:
15 Aralık 2009 Salı
Damnatus!
Devrim!
(Bu arada müziklerime bakın lan: kabraxis.tumblr.com)
13 Haziran 2009 Cumartesi
25 Mayıs 2009 Pazartesi
Koşmaya başlamadan önce bir adım atmalı,
4 Mayıs 2009 Pazartesi
11 Nisan 2009 Cumartesi
"Tim is off on a search to rescue the Princess.
She has been snatched by a horrible and evil monster. This happened because Tim made a mistake.
Not just one. He made many mistakes during the time they spent together, all those years ago. Memories of their relationship have become muddled, replaced wholesale, but one remains clear: the princess turning sharply away, her braid lashing at him with contempt.
He knows she tried to be forgiving, but who can just shrug away a guilty lie, a stab in the back? Such a mistake will change a relationship irreversibly, even if we have learned from the mistake and would never repeat it. The princess's eyes grew narrower. She became more distant.
Our world, with its rules of causality, has trained us to be miserly with forgiveness. By forgiving them too readily, we can be badly hurt. But if we've learned from a mistake and became better for it, shouldn't we be rewarded for the learning, rather than punished for the mistake?
What if our world worked differently? Suppose we could tell her: 'I didn't mean what I just said,' and she would say: 'It's okay, I understand,' and she would not turn away, and life would really proceed as though we had never said that thing? We could remove the damage but still be wiser for the experience.
Tim and the Princess lounge in the castle garden, laughing together, giving names to the colorful birds. Their mistakes are hidden from each other, tucked away between the folds of time, safe."
2 Nisan 2009 Perşembe
30 Mart 2009 Pazartesi
25 Mart 2009 Çarşamba
Mutluluk
21 Mart 2009 Cumartesi
19 Mart 2009 Perşembe
looplooplooploop
17 Mart 2009 Salı
Blog da iyice üvey evlat oldu okuyucu. Ne zamandır bir şey yazmıyorum. Daha doğrusu, çok çok uzun zamandır ne bir şey yazmaya tâkâtim (taş attım da kolum yoruldu), ne de bir şeyler üzerinde kafa yormaya zamanım olmadı (aklım yok ki benim).
- Lolcat'lere güldüm.
- Left 4 Dead oynadım -ki Sourgamer'lara tayfasına ve diğerlerine teşekkür buradan. Günün birinde seninle de oynamak isterim okuyucu :).
- Çizdim, fotoşopladım, tasarladım, düzenledim ama bunların hiçbirisini göstermedim kimselere. Bir süre daha gizli kalacaklar (Hayır, gizli bir proje üzerinde çalışmıyorum).
- Çeviri yaptım. Ama bitmedi. Son bir kaç haftadır da elleyemiyorum. Ama vazgeçmedim.
- Müzik dinledim. Çok çılgın dinledim hem de. Neler neler dinledim lan. Çok Dinledim. Evet.
- Program yazayım dedim, C++'a gireyim dedim olmadı. Ben de script yazdım.
- Format attım bir de. A****K**UĞUMUN NOD32'si EXPLORER.EXE'Yİ SİLDİ LAN. Sinirlerim bozuldu o yüzden. Silinir mi o yavşak adam! Silmese atmayacaktım.
- Şarkı söylemek istedim. Söyleyemedim ama olsun, duydu o beni *-*.
- Bir de, koşturdum durdum işte... Canım sıkıldı.
23 Şubat 2009 Pazartesi
Oldukça ani bir kararla, FriendFeed, Digg ve Twitter hesapları edindim. Hepsini birden FriendFeed'den takip etseniz yeter.
20 Şubat 2009 Cuma
9 Şubat 2009 Pazartesi
23 Ocak 2009 Cuma
[çevrimdışıyken bir anlık ileti aldınız]
ogichidaa (04:26):
-------------
ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak,
suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki; tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
-------------
11 Ocak 2009 Pazar
"Tinsellik özel bir terimdir, ve sezgilerle baş etme anlamına gelir. Teist gelenekte (dinlerde) kelimelere yapışan bir kavram vardır. Bazı eylemleri ilahi ilkelere göre nahoş olarak, bazı eylemleri ise hoş olarak değerlendirir. Ateist gelenekte ise, bu çok doğrudandır, olayların geçmişi özel bir önem taşımaz. Asıl önemli olan şudur; "Burası" ve "Şimdi". "Şimdi" kesin olarak şimdidir. Biz, tam o anda ne mümkünse onu deneyimlemeye çalışırız. Bir geçmiş var olduğu için Şimdiye sahip olduğumuzu düşünmenin bir anlamı yoktur. Bu "şimdi". Tam şu an. Gizemli bir yanı yok, sadece "şimdi", çok basit, dosdoğru. Ve bu "şimdilik"ten bir şekilde her zaman bir aklın anlama yetisi doğar, şöyle ki; gerçeklikle sürekli etkileşimdesinizdir. Teker teker. Adım adım. Sürekli. Aslında biz her zaman, müthiş kesinlikte deneyimleriz. Ama "Şimdi" tarafından tehdit ediliriz, bu yüzden geçmişe veya geleceğe atlarız. Hayatlarımızda var olan şeylere dikkatimizi yönelttiğimizde, öyle zengin bir hayat sürüyoruz ki, bütün o seçimler her zaman varlar, ama hiçbiri kendi başlarına kötü veya iyi değiller. Bizim yaşadıklarımız koşulsuz deneyimlerdir. Onlar üzerlerinde şöyle etiketlerle gelmezler: "Bu kötü olarak değerlendirilir" veya "Bu iyidir". Biz onları deneyimleriz ama aslında onlara doğru dürüst önem vermeyiz. Aslında bir yerlere varacakmışız gibi düşünmeyiz. Bir mücadele gibi düşünürüz. Ölmeyi bekleriz. İşte sorun da bu, bu "şimdilik" e hakkıyla güvenmemektir, Aslında şimdide deneyimlediğimiz şey pek çok kuvvetli şey içerir. O kadar güçlü ki onunla yüzleşemeyiz. Bu sebeple her zaman geçmişten ödünç alır ve geleceği davet ederiz. Belki de bu yüzden dini ararız. Belki de bu yüzden sokaklarda uygun adım yürürüz. Belki de bu yüzden toplumdan şikayetçiyiz. Belki de bu yüzden başkanlara oy veririz. Bu epeyce ironik, hatta çok tuhaf."