twitting:

    follow me on Twitter

    15 Aralık 2009 Salı

    Damnatus!

    Warhammer 40K-severlerin kadar bütün fantazyaseverlerin merak ettiği "yasaklı film" Damnatus'u ele geçirdim. Dünyada sayılı insanda bulunan bu güzide fan-film'i, siz Türk gençlerine de ulaştırmak da benim görevim artık.

    Torrent olarak yardıralles:
    http://dl.dropbox.com/u/574877/Damnatus.torrent

    (İndirdikten sonra bi kaç gün seed etmeniz ricâ olunur. Benim bandwidth'im de bi yere kadar lan.)

    Film hakkında daza fazla bilgi için (bkz: damnatus)



    Not büdüt: Gündüz/akşam saatlerinde torrent'i seed etmem zor biraz. Ama her gece seed'imiz mevcuttur. Ona göre şeyapın.

    Devrim!




    Mail adresimi değiştirdiğim zaman yapmam gerekiyordu, ama tembellik işte.
    Bloglarımdan ilkini, yeni mail adresime geçirdim sonunda. Bundan sonra Tumblr, Friendfeed ve Twitter'la birlikte, bu blogu da işlevsel olarak kullanacağımdır. Var böyle bi plan yani.

    Hayırlı filan olsun tekrar.


    (Bu arada müziklerime bakın lan: kabraxis.tumblr.com)

    13 Haziran 2009 Cumartesi

    Bir gün böyle bir yazı yazmayı planlıyordum, ama birileri benim yazabileceğim her şeyden daha muazzamını yapmış yine. Bunu mesaj içerikli bi blog yazısı okuyormuş gibi değerlendirin.

    25 Mayıs 2009 Pazartesi

    Koşmaya başlamadan önce bir adım atmalı,

    Bitişe yönelmeden önce son bir derin nefes,
    Dolambaçlı sokaklarda savrulmadan önce,
    İyice bağlamak gerek ayakkabıları...

    4 Mayıs 2009 Pazartesi

    Kime/Neye tapacağınızı bilmiyor musunuz? O halde gözlerinizi kapatın ve bu çizelgeye bir iğne batırın.

    11 Nisan 2009 Cumartesi

    "Tim is off on a search to rescue the Princess.

    She has been snatched by a horrible and evil monster. This happened because Tim made a mistake.

    Not just one. He made many mistakes during the time they spent together, all those years ago. Memories of their relationship have become muddled, replaced wholesale, but one remains clear: the princess turning sharply away, her braid lashing at him with contempt.

    He knows she tried to be forgiving, but who can just shrug away a guilty lie, a stab in the back? Such a mistake will change a relationship irreversibly, even if we have learned from the mistake and would never repeat it. The princess's eyes grew narrower. She became more distant.

    Our world, with its rules of causality, has trained us to be miserly with forgiveness. By forgiving them too readily, we can be badly hurt. But if we've learned from a mistake and became better for it, shouldn't we be rewarded for the learning, rather than punished for the mistake?

    What if our world worked differently? Suppose we could tell her: 'I didn't mean what I just said,' and she would say: 'It's okay, I understand,' and she would not turn away, and life would really proceed as though we had never said that thing? We could remove the damage but still be wiser for the experience.

    Tim and the Princess lounge in the castle garden, laughing together, giving names to the colorful birds. Their mistakes are hidden from each other, tucked away between the folds of time, safe."

    2 Nisan 2009 Perşembe

    ...hiç kimsenin görmediği bir an kayan yıldız olmak ister insan bazen....

    30 Mart 2009 Pazartesi

    "Günaydın Lemming'ler!"

    25 Mart 2009 Çarşamba

    Mutluluk

    Daha önce hiç böyle mimlenmemiştim. Mimlenmiştim de yazmaya zaman bulamamıştım. Zaman bulmuştum ama yazacak şey bulamamıştım. Yazacak bir sürü şey vardı da bir o kadar bahanem vardı tembellik etmek için.
    O yüzden, ilk defa mimlendiğimi varsay. Eski Skos/Gelaek, yeni TabulaSomnia terbiyesizi mimlemiş beni. Öyle mimlenmişim ki, yazım Mutluluk üzerine olacakmış. 

    Mutluluk nedir ki? Evet, soru bu zaten. Eski çağlardan beri filozoflar bunun da cevabını arıyorlardır eminim. Dünya üzerinde kaç kişi yaşamışsa, onun bilmemkaç katı kadar cevabı olan bir soru. Mutlak doğru cevabı aradıkça mutluluğun kendisinden uzaklaştıran bir soru. Bu yüzden paylaşılmalı düşünceler ki arayışın nafile olduğu âşikar olsun henüz farketmeyenlere.

    Hayal etmektir mutluluk.
    Hava ciğerlerini yakmaya başladığından beri kafanı bulandıran onca şeyi bir anlığına geride bırakırken gözlerinin önüne getirdiğin her şeydir. Biraz rahatlamak için, en güzel şeylerin düşünü kurmaktır.

    Umut etmektir.
    Yağmur bulutları başının üzerinde toplandığında gökyüzüne bakıp üzerine düşecek ilk damlayı beklemektir ki, çiçekler açmaya devam edebilsin. İşte o zaman, ıslak çimlerin üzerine uzanıp yağmurun arkasından açacak gökkuşağını hayal edebilirsin.

    Devam etmektir.
    Hayat bir anda gözlerinin önünde derin bir orman gibi serilince, duraksamadan ormanın içine yürümektir. Gözlerini kapatıp ağaçların hışırtısını, daha küçük varlıkların seslerini dinlersin. Yolun sonunu göremesen de vazgeçmezsin yürümekten. İşte o zaman, yolunun sonunda sıcak bir ev olması için umut besleyebilirsin.

    Sevmektir.
    En yakın arkadaşını, en kötü anında nasıl gülümseteceğini bilmektir. İç dünyanın dehlizlerinde kaybolduğunda tanıdık bir elin haritanı eline vermesidir. Sevdiceğin gözlerinin içine bakarken nefes aldığını hissetmektir. İşte o zaman, yaşamaktan korkmayıp devam edebilirsin.

    "Ben yüreği alacağım... Akıl hiç kimseyi mutlu edemez, ve mutluluk dünyanın en güzel şeyidir."
    -Teneke Adam (Oz Büyücüsü)
    Fasarya, Canbu, Davşan, Yahuda ve bonus olarak Jejune; mimlendiniz cicikuşlar.

    [Bu mim nedir, nerelerden gelmiş nerelere gidiyor diyenler için AfterMim'ini tutmuş TabulaSomnia: http://blog.dogacyavuz.com/2009/03/aftermim-mutluluk.html]

    21 Mart 2009 Cumartesi

    "hiç bir şey satmıyor olmanın zevki."

    Bobilerden "arak bu" diyerek silinmiş olan çalışmam. Değildi oysa ki. Ama uğraşmaya değer  bulmadım. Bobiler'in kalitesi dibe vurduğu için mi? Sanırım.

    19 Mart 2009 Perşembe

    looplooplooploop

    Hazır iki dakika soluklanıp düşünmeye vakit bulmuşken, ilginç ilginç projelere atlayıp hayatımı güzelleştireyim istedim. Öncelikle, freelancer müzisyen olarak freelance iş sitelerine "freelancer'ım ben, müzik yaparım oyunlarınıza falan" diye kaydolmayı düşünüyorum. Manuel olarak da arayacağım tabi ki böyle iş imkanlarını. Öte yandan, bunu yapabilmek için bir kaç örnek şarkıya sahip olmam gerek. Elimdeki yüzlerce yarım projeden bir kaçını kısa süre içinde tamamlamayı umuyorum- vakit bulabilirsem.

    İkinci olarak, şimdilik tam detaylarını açıklamayacağım ama, Marvindie gibi "ilginç x mecrasından ilginç haberler" tarzı bir platform oluşturma fikri var kafamda. Ama bu sefer blog değil, doğru düzgün bir site olmasını hedefliyorum. Şu anda düzgün bi CMS, bi de host bulmaya çalışıyorum. Kısa sürede de site ile ilgili nihai fikirlerimi derleyip işe koyulacağım.

    Bir de çizim derslerim başladı. Haftada 4-5 saat kadar ama, hangi saatlerde olursa olsun "programımı biraz taşırıyormuş" gibi hissettiriyor. Aman tanrım, hiç bir şey yapmıyorken bu kadar şeye nasıl vakit ayıracağım? Daha dinlemem gereken 8 albüm, çizmem gereken koca koca resimler var! Üstelik altı aydır kitap okumadım hiç :/ Bir de Fallout çevirisi var, üzerinde uğraşmadığım her gün birazcık daha vicdan azabı duymamı sağlıyor.

    Ben yaparım ama hacı. 
    Hem artık yalnız da değilim ;)

    (Dalgınlıkla Marvindie'ye gönderdim bu yazıyı ben. Feed'lerine yanlış yazı gelen arkadaşlardan özür dilerim.)

    17 Mart 2009 Salı

    Blog da iyice üvey evlat oldu okuyucu. Ne zamandır bir şey yazmıyorum. Daha doğrusu, çok çok uzun zamandır ne bir şey yazmaya tâkâtim (taş attım da kolum yoruldu), ne de bir şeyler üzerinde kafa yormaya zamanım olmadı (aklım yok ki benim).


    Peki bloga hiç bir şey yazmadığım zaman içinde ne yaptım?
    • Lolcat'lere güldüm. 
    Youtube'a hâlâ giremiyorsanız OpenDNS üzerine Makat deneyin
    (Bir de 4Chan'a güldüm ama onu yazmayacağım tabi)
    • Left 4 Dead oynadım -ki Sourgamer'lara tayfasına ve diğerlerine teşekkür buradan. Günün birinde seninle de oynamak isterim okuyucu :).
    (Evet bu resimde ben yokum. Olsun, vesc'le skos var :)
    • Çizdim, fotoşopladım, tasarladım, düzenledim ama bunların hiçbirisini göstermedim kimselere. Bir süre daha gizli kalacaklar (Hayır, gizli bir proje üzerinde çalışmıyorum).
    • Çeviri yaptım. Ama bitmedi. Son bir kaç haftadır da elleyemiyorum. Ama vazgeçmedim.
    • Müzik dinledim. Çok çılgın dinledim hem de. Neler neler dinledim lan. Çok Dinledim. Evet.
    • Program yazayım dedim, C++'a gireyim dedim olmadı. Ben de script yazdım.



    • Format attım bir de. A****K**UĞUMUN NOD32'si EXPLORER.EXE'Yİ SİLDİ LAN. Sinirlerim bozuldu o yüzden. Silinir mi o yavşak adam! Silmese atmayacaktım.
    • Şarkı söylemek istedim. Söyleyemedim ama olsun, duydu o beni *-*.
    • Bir de, koşturdum durdum işte... Canım sıkıldı.

    23 Şubat 2009 Pazartesi

    Oldukça ani bir kararla, FriendFeed, Digg ve Twitter hesapları edindim. Hepsini birden FriendFeed'den takip etseniz yeter.


    Devlet de FriendFeed'e üye olsun, onu da takip edelim umarsızca, şeffafça.

    20 Şubat 2009 Cuma

    9 Şubat 2009 Pazartesi

    “Herşeyi sorgula„

    23 Ocak 2009 Cuma

    [çevrimdışıyken bir anlık ileti aldınız]

    ogichidaa (04:26):
    ------------- 
    ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına benzemesin diye
    özgürlük mutlaka paylaşılacak,
    suç ortağı bir sevgiliyle

    sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
    ikimiz sanmıştık ki; tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
    hiç yanılmamışız
    -------------

    11 Ocak 2009 Pazar

    "Tinsellik özel bir terimdir, ve sezgilerle baş etme anlamına gelir. Teist gelenekte (dinlerde) kelimelere yapışan bir kavram vardır. Bazı eylemleri ilahi ilkelere göre nahoş olarak, bazı eylemleri ise hoş olarak değerlendirir. Ateist gelenekte ise, bu çok doğrudandır, olayların geçmişi özel bir önem taşımaz. Asıl önemli olan şudur; "Burası" ve "Şimdi". "Şimdi" kesin olarak şimdidir. Biz, tam o anda ne mümkünse onu deneyimlemeye çalışırız. Bir geçmiş var olduğu için Şimdiye sahip olduğumuzu düşünmenin bir anlamı yoktur. Bu "şimdi". Tam şu an. Gizemli bir yanı yok, sadece "şimdi", çok basit, dosdoğru. Ve bu "şimdilik"ten bir şekilde her zaman bir aklın anlama yetisi doğar, şöyle ki; gerçeklikle sürekli etkileşimdesinizdir. Teker teker. Adım adım. Sürekli. Aslında biz her zaman, müthiş kesinlikte deneyimleriz. Ama "Şimdi" tarafından tehdit ediliriz, bu yüzden geçmişe veya geleceğe atlarız. Hayatlarımızda var olan şeylere dikkatimizi yönelttiğimizde, öyle zengin bir hayat sürüyoruz ki, bütün o seçimler her zaman varlar, ama hiçbiri kendi başlarına kötü veya iyi değiller. Bizim yaşadıklarımız koşulsuz deneyimlerdir. Onlar üzerlerinde şöyle etiketlerle gelmezler: "Bu kötü olarak değerlendirilir" veya "Bu iyidir". Biz onları deneyimleriz ama aslında onlara doğru dürüst önem vermeyiz. Aslında bir yerlere varacakmışız gibi düşünmeyiz. Bir mücadele gibi düşünürüz. Ölmeyi bekleriz. İşte sorun da bu, bu "şimdilik" e hakkıyla güvenmemektir, Aslında şimdide deneyimlediğimiz şey pek çok kuvvetli şey içerir. O kadar güçlü ki onunla yüzleşemeyiz. Bu sebeple her zaman geçmişten ödünç alır ve geleceği davet ederiz. Belki de bu yüzden dini ararız. Belki de bu yüzden sokaklarda uygun adım yürürüz. Belki de bu yüzden toplumdan şikayetçiyiz. Belki de bu yüzden başkanlara oy veririz. Bu epeyce ironik, hatta çok tuhaf."


    Chogyam Trungpa Rinpoche
    1939-1987