twitting:

    follow me on Twitter

    4 Ekim 2008 Cumartesi

    ...and we broke through clouds.

    Sisli havayı delip geçen yağmur damlaları gibiyiz her birimiz. Düştüğümüzü biliyoruz ama yolumuzun sonunu göremiyoruz. Rüzgar çarptıkça savruluyoruz, umuyoruz ki bu sefer rüzgar hepimizi daha güvenli bir yere taşısın. Çünkü düşmeye hep beraber başladık, yalnız kalmayı göze alacak kadar da güvende hissetmedik hiç.
    O kadar kalabalığız ki, bir başka kayıp kuşak olup olmamamızın bir önemi yok. Olsaydı bile, inanılmaz bir hızla düştüğümüz gerçeği gibi onu da görmezden gelecektik. Sebebini bilmesek de, bir şekilde ilerlemeye devam etmek dışında umursadığımız bir şey yok.


    Güneşi sırf o nefret edip sırtımızı döndüğümüz kara bulutlar yüzünden asla göremeyeceğiz. Ama güneşin ölümcül sıcağını engelleyip bizi buharlaşmaktan koruduğu için de minnetarız bulutlara.
    Bulutlardan ayrılırken de geride kalanları hiç kıskanmadık. Biliyoruz ki onlar hiç bulutların dışındaki ne olduğunu hiç merak etmedi.

    Yolun sonunda denize düşecek kadar şanslı olanlarımız bizi unutacak, bazılarımız daha yere değmeden aramızdan ayrılacak ve bir çoğumuz yere çarpıp paramarça olacak. Ama sıçrattığımız sular bir yerlerde birikip yepyeni bir dünya filizlendirecek.

    1 yorum:

    fasarya dedi ki...

    "bulut gecti, gözyaşlari kaldi cimende
    gül rengi şarap içilmez mi boyle günde?
    bugün bu çimen bizim, yarin kim bilir kim
    gezecek, bizim topragin yeşilligince"

    ömer hayyam